18 Mart 2013 Pazartesi

Feride -Gözde Başaran Ropörtajı -Farklı Desenlerden

Müziğe niyet, tiyatroya kısmet

Biz onu Samanyolu Televizyonunun ilgiyle izlenen ve son zamanlarda reytinglerde üst sıralarda yer alan Farklı Desenler dizisindeki FERİDE rolüyle tanıdık.

Sınırsız sabrı ve iyi niyetiyle izleyenlere bazen “bu kadar da olmaz “ dedirtti , bazen de iyi niyetiyle kendimizi sorgulamamıza neden oldu. Her türlü zor durumdan azimle kurtulmayı başaran ama her defasında da bir yenisiyle karşılaşan Feride’nin umudu izleyenlere de umut oldu. 


Oyuncu GÖZDE BAŞARAN’ı Kadının Gazetesi takipçilerine daha yakından tanıtmak istedik ve başladık söyleşimize…. 


Sanatla buluşmanız nasıl oldu? 

-İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümünde okuyordum. Piyano ve şan. Lisede müzik okuyordum niyetim üniversitede de müzikle devam etmekti. Sonra okulun tiyatro klubüne gidince tiyatroya sevdalandım ve tiyatro okumaya karar verdim. Ailem de destek oldu. Zaten her kararımda beni desteklerler. Aslında müziğe çok emek vermiştim ama bir anda tiyatroda buldum kendimi. 2-3 yıl okuldaki tiyatrolarda oynadım. Sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünü kazandım. 2001’ de girdim, 2005’te mezun oldum. Sanat yolculuğum böyle başladı. 

Tiyatrodaki ilk deneyiminiz hangi oyunla oldu? 

- Kartal Sanat Tiyatrosu’nda ‘Papaz Kaçtı’ adlı bir oyunumuz vardı. Henüz 18 yaşındaydım ve amatör bir tiyatroydu bu. Aslında ilk tiyatro deneyimim okulda oldu. Yarışmalara katılırdık hep. ‘Keşanlı Ali Destanı’nda Madam Olga rolü ilk deneyimimdi. 15 yaşındaydım. Zaten hep sanatın içindeydim. 13 yaşımdan beri piyano çalıyordum. Ama tiyatrodaki ilk deneyimlerim bunlarla oldu. 

Kendinize örnek aldığınız, idolünüz diyebileceğiniz biri var mı? 

-Oyuncu pek çok açıdan gözlem yapan biri olmalı. Bu yüzden örnek aldığım kişiler var. Türkiye’de de çok iyi oyuncular ve tiyatrocular var. Oyun Atölyesi’nde oynadım Haluk Bilginer’in tiyatrosu. Onun disiplini ve insani tarafı oyunculuktan önce insanlığın ne kadar önemli olduğunu anlatmıştır bana. Çünkü ne kadar yetenekli olursanız olun, yetenek de çalışmayla geliştirilebilen bir şey, küçük bir yetenekle çok çalışarak bir şeyler yapılabilir ama büyük bir dahide çalışkanlık yoksa ve insani yönden kendini geliştirmemişse o yeteneği bir gün kaybolur gider. Bunlar her meslekte olduğu gibi oyunculukta da önemli. Zaten işimiz insan, insanı insanla anlatıyoruz. Hep kendine ait bir yolculuk oyunculuk. 

Televizyon oyunculuğuna geçişiniz nasıl oldu? 

- Daha önce televizyon deneyimlerim oldu ancak en uzun soluklusu ‘Farklı Desenler’ olduğu için buradaki rolümle daha iyi tanındım. 2005 yılında mezun olur olmaz Maki adlı bir projede yer aldım. Show Tv’ de Hakan Gürtop’un yönettiği 8 bölüm yayınlanan bir diziydi bu. Daha sonra ATV’de’ Aman Annem Duymasın’da rol aldım. Fox’a da ‘Aşksın Sen’ diye bir proje yaptık. Ama televizyonculuk faklı bir mecra. Reytingi düşük olunca diziler hemen yayından kalkabiliyor. Bu yüzden çok uzun olmadı bu işler. Şu anda Farklı Desenler’ in 3. Sezonundayız. 
 Farklı Desenler’deki Feride karakteriyle örtüşen yanlarınız var mı veya zıtlıklarınız?  - Tabii ki var. Onu oynarken ondan örnek aldığım şeyler de oldu. Feride, çok sakin şefkatli biri. Ama tabii ki hayatın içinde yaşadıklarıyla ilgili kırgınlıkları, kızgınlıkları ve öfkeleri var. Mümkün mertebe bunları halletmeye çalışıyor. Örnek aldığım yönü onun sakinliği aslında. Kendim de sakin bir insanım. Bu konuda benziyoruz Feride’yle.  
Onun sabrı kadar da sabrınız var mı? 

- Yoktur herhalde. O yaşananları yaşamadan çok büyük de konuşmak istemem. Kendisi dramanın merkezinde olduğu için olaydan başı kurtulmuyor. Gerçek hayatta bilmiyorum böyle bir şey var mı ama çok fazla acı yaşıyor ve onlara karşı metanetli duruşu takdire şayan. Onun anaç ve toplayıcı birleştirici bir hali var. Bu da şu zamanda gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta geliştirmemiz gereken özellikler. Barışçı, bireysel olmayan bir yönü var.

Bir de olaylara hep iyi niyetle bakabilen bir yönü var değil mi? 

-O kadar doğru bir şey söylediniz ki. Hayat çok enteresan. Şu kapıdan çıktığınızda başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. Önemli olan meseleye ne kadar pozitif ve iyi niyetle bakabilmemiz. Çünkü her şey geçici. O çok üzülüp yasını tuttuğunuz şeyler de geçecek. 


Oyunculukta kendinize ait kurallarınız var mı? Senaryoda ne varsa oynar mısınız ya da seçici davranır mısınız? Yani “Her şey sanat için” der misiniz? 
-Keşke her şey sanat için olsa ama bence içinde bulunduğumuz topluma da bakmak gerekiyor. Nasıl bir toplumda yaşadığınız önemli. Bu yüzden sanat için her şeyi yaparım demiyorum açıkçası. Ama tabii ki belli bir estetik ölçüsünde, o senaryoda şartsa ve bu bir amaca hizmet ediyorsa yapılmalıdır. Ama gerçekten doğru bir noktadaysa. Sadece olmuş olması için değil yani. Bazen sırf böyle bir şey çekilmiş olsun diye bazı sahneler yer alıyor, bunları toplumun çok kaldırdığını düşünmüyorum. Bu toplumda yaşıyoruz. Yarın ne olup biteceğini bilemeyiz, yine bu toplumda yaşayacağız. Dolayısıyla her şeyin belli ölçüler içinde olması gerektiğini düşünüyorum. 

Hayalinizde yer almak istediğiniz bir proje, bir oyun ya da bir rol var mı? 

- Bir müzikalde oynamak isterdim. Keşke müzikal sektörü biraz daha gelişse. Şu an dizi bütün vaktimi alıyor ama dizi biterse bu konuyu araştırıp bir müzikalde sahne almak istiyorum. 
Müziğe olan ilginiz devam ediyor mu? Hala piyano çalıyor musunuz? 

-Piyanoyu kendi kendime çalıyorum. Müzik her insanın hayatında olması gereken bir şey. Her insanın bir enstrüman çalması, ya da konserlere gidip kulağını geliştirmesi gerekiyor. Bu onun olaylara bakışını çok değiştiriyor. Özellikle çocukların bir enstrüman çalması çok güzel bir şey. İlla ki bir piyanist veya keman virtüözü olacak diye bir şey yok. Ama çocuğun enstrümanla ilişkisi onu bambaşka yerlere götürür. 

Evet, çocukların sanatın herhangi bir dalıyla uğraşması onların ruhlarını eğitiyor ve daha duyarlı, daha naif insanlar olmasını sağlıyor bence de. Hem de vaktini sağda solda, boşuna geçirmemiş olur. Hem kendi ruhunu eğitir, hem de duyarlı bir insan olarak başkalarına faydalı olur. 

-Kesinlikle, kesinlikle duyarlılığı gelişmiş gençlere çok ihtiyacımız var. Özellikle şu zamanda yaşadığımız toplumda en önemli konulardan biri bu. Çocukların duyarlılığının artması için her nasıl eğitmek gerekiyorsa öyle eğitmek gerek . 

Gün içinde olmazsa olmazınız, yani yapmadığınızda rahatlayamadığınız bir alışkanlığınız var mı? 

-Mutlaka kendimi rahatlatmak için yaptığım özel şeylerim var. Olumlu niyetlerde bulunmak ve dua etmek insanı çok rahatlatan bir şey. Bunu illa bir dinin kisvesine büründürmeye de gerek yok, herkes içinden nasıl gerekiyorsa öyle o günü olumlamalı bence. O gün için iyi niyetlerde bulunmak ya da dua etmek her gün kendim ve yakınlarım için yapmaya çalıştığım bir şey. Spor yapmaya çalışıyorum. Son zamanlarda yoga da yapıyorum. 
Evlilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Evlenip çoluk-çocuğa karışmayı ister misiniz? 

-Tabii ki isterim, evlenip çocuklarım olsun. Ama önemli olan kalpten ruhtan biriyle birleşmek. Tabii ki fiziksel olarak da hayat standardı olarak da anlaşmak önemli. Hepsinde bir kritik seviye tutturduktan sonra bir çift gözle buluşmak benim için çok kıymetli olur, ancak öyle olursa evlilik güzel olur. Kısmet 

Allah hakkınızda en hayırlı olanı karşınıza çıkarsın inşallah, teşekkür ediyoruz bize zaman ayırdığınız için. 

-Ben de teşekkür ederim. 
Previous Post
Next Post

post written by:

0 yorum: